1926 yılında doğan ve 25 Haziran 1984'te AIDSten ölen Fransız filozof. İktidar ve bilgi arasındaki ilişkiyi ve bu ilişkinin yarattığı sosyal kontrol yapılarını irdeleyen çalışmaları ile ünlenmiştir. Burada ansiklopedik bilgi vermek istemiyorum zira bu tür bilgileri her yerde bulabilirsiniz.
Foucault çalışmalarında son üçyüz yıldır insanların içinde yaşadığı toplum tipinin ipliğini pazara sürme iddasındadır.
Foucault'a göre geçtiğimiz üçyüz yıldır `disiplin toplumu` denilen toplumlarda yaşamaktaydık. Disiplin toplumları insanları kapalı mekanlara tıkarak, orada mekana bir düzen içinde yayarak ve zaman dilimlerini düzenleyerek, kendisini oluşturan parçaların toplamından daha fazla üretken bir düzen yaratmaktadır. örneğin birey okula kapatılır, sıralara yayılır ve saat saat yapacakları planlanır. Böylece bireyin enerjisinin, kendi doğal yaşamını, duygularını ve arzularını gerçekleştirmek gibi lüzumsuz(!) işlerde heba olması önlenir, bu enerjinin egemenlere harcanması garanti altına alınır.
Disiplin toplumlarında birey hayat boyu başlangıç modelleri hapishane olan bu kapalı mekanlardan birinden çıkıp birine girer (önce "aile", sonra "okul", sonra "kışla", sonra "fabrika", arada bir "hastane", muhtemelen "hapishane", eğer tamamen üretimsiz hale gelmişse "tımarhane").
Foucoult, postmodernizm deyince ilk akla gelen isimlerden biridir. Kendisi, Derrida ve Lacan'ın aksine okunabilir biridir maalesef. Maalesef diyorum zira düşünce tembeli kafalara çok güzel gelen yazıları, maalesef tipik Marksist kızgınlığın, daha modern soslu bir versiyonlarından başka birşey değildir.
Bu eleman, içinde yaşadığı ve dünyaya eşi benzeri görülmemiş hızda refah getiren, bugün bizleri otomobil, klima, aşı, antibiyotik, sinema, vb. sayısız lükse boğan sistemi tek bir şükran kırıntısı olmadan eleştirir de eleştirir. Tamam, sistemin kötü yönlerini inkar etmiyoruz ama bu adamın yazılarındaki kadir bilmezlik gerçekten insanı çileden çıkarır.
Foucoult, Fransa'dan çıkan her türlü düşünce gibi Fransız çöplüklerine aittir. Ama maalesef kendisi şu an özellikle üniversitelerdeki postmodern düşünceyi önemli ölçüde etkilemiştir. Size tavsiyem, Foucoult ile kafanızı bulandırmayın.
Foucault çalışmalarında son üçyüz yıldır insanların içinde yaşadığı toplum tipinin ipliğini pazara sürme iddasındadır.
Foucault'a göre geçtiğimiz üçyüz yıldır `disiplin toplumu` denilen toplumlarda yaşamaktaydık. Disiplin toplumları insanları kapalı mekanlara tıkarak, orada mekana bir düzen içinde yayarak ve zaman dilimlerini düzenleyerek, kendisini oluşturan parçaların toplamından daha fazla üretken bir düzen yaratmaktadır. örneğin birey okula kapatılır, sıralara yayılır ve saat saat yapacakları planlanır. Böylece bireyin enerjisinin, kendi doğal yaşamını, duygularını ve arzularını gerçekleştirmek gibi lüzumsuz(!) işlerde heba olması önlenir, bu enerjinin egemenlere harcanması garanti altına alınır.
Disiplin toplumlarında birey hayat boyu başlangıç modelleri hapishane olan bu kapalı mekanlardan birinden çıkıp birine girer (önce "aile", sonra "okul", sonra "kışla", sonra "fabrika", arada bir "hastane", muhtemelen "hapishane", eğer tamamen üretimsiz hale gelmişse "tımarhane").
Foucoult, postmodernizm deyince ilk akla gelen isimlerden biridir. Kendisi, Derrida ve Lacan'ın aksine okunabilir biridir maalesef. Maalesef diyorum zira düşünce tembeli kafalara çok güzel gelen yazıları, maalesef tipik Marksist kızgınlığın, daha modern soslu bir versiyonlarından başka birşey değildir.
Bu eleman, içinde yaşadığı ve dünyaya eşi benzeri görülmemiş hızda refah getiren, bugün bizleri otomobil, klima, aşı, antibiyotik, sinema, vb. sayısız lükse boğan sistemi tek bir şükran kırıntısı olmadan eleştirir de eleştirir. Tamam, sistemin kötü yönlerini inkar etmiyoruz ama bu adamın yazılarındaki kadir bilmezlik gerçekten insanı çileden çıkarır.
Foucoult, Fransa'dan çıkan her türlü düşünce gibi Fransız çöplüklerine aittir. Ama maalesef kendisi şu an özellikle üniversitelerdeki postmodern düşünceyi önemli ölçüde etkilemiştir. Size tavsiyem, Foucoult ile kafanızı bulandırmayın.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder