Karma dilimize çevirmediğimiz bir kelime. Temel anlamı, eylem, yeterince basit ama eylemlerin rolünün Buda'nın öğretisi içerisindeki ağırlığı bu kelimeye ingilizceye çeviremeyeceğiniz bir yük bindiriyor. Bu nedenle karma kelimesini çevirmek yerine olduğu gibi kullanıyoruz.
Ama karma kelimesinin günlük hayatımızda kullandığımız çağrışımlarına baktığımızda, kelime ile ilgili bir anlam kargaşası ile karşı karşıya kalıyoruz. Birçok Amerikalının gözünde karma kader gibi çalışıyor: kötü kader, bir şekilde sorumlu olduğumuz ve karşısında çaresiz kaldığımız, geçmişimizden gelen açıklanamaz, değiştirilemez bir güç. "Sanırım benin karmamın sonucu bu", kader vurduğunda, çaresizce başlarına geleni kabul etmekten başka çareleri yokmuş gibi insanların bu şekilde iç geçirdiklerini çok duydum. Aslında bu kelimelerdeki kadercilik, karma kavramının birçok insana itici gelmesinin en önemli nedeni. Sanki karma statükoyu, her türlü eşitsizliği ve acıyı mazur göstermeye yarayan bir mit gibi anlaşılıyor: "eğer fakirse, karmasından dolayıdır", "eğer tecavüze uğramışsa, karmasından dolayıdır" vs. vs. Böyle bakınca karma sanki başına kötü bir şey gelen kişi başına geleni hakketmiş, yardımı da hak etmiyor demenin kısa yolu gibi duruyor.
Bu yanlış anlamanın temel nedeni Budist karma kavramının batıya, Budist olmayan karma kavramı ile hemen hemen aynı anda gelmiş olması. Birçok Asya kökenli karma kavramı kaderci olsa da, erken Budist karma konsepti hiçbir şekilde kaderci değildi. Aslında eğer karma hakkındaki eski Budist görüşlerine bakarsak, bunların geçmiş ile ilgili efsanelere birçok modern Amerikalıdan çok daha az önem verdiklerini görürüz.
Erken Budistler için karma lineer değildi ve karmaşıktı. Diğer Hint kökenli öğretiler karmanın basit düz bir çizgi üzerinde çalıştığına, geçmişte yapılan şeylerin bugün başa gelen şeylere sebep olduğuna, bugün yapılanların ise gelecekte başa geleceklere sebep olacağına inanıyorlardı. Sonuç olarak da düşüncelerinde, özgür irade için çok az yer kalıyordu. Budistler ise karmanın çoklu bir geri besleme döngüsü şeklinde hareket ettiğini gördüler. "Şimdi"nin hem geçmişten gelen hem de şimdi, şu anda yapılan edimlerce şekillendiğini, şimdi yapılan edimlerin sadece geleceği değil hemen yapıldıkları anı şekillendirdiğini, dahası şimdiki edimlerin illa ki geçmişte yapılan edimlerce şekillenmediğini gördüler. Başka bir deyişle, karma anlayışlarında, alanı geçmiş edimlerce sınırlansa da özgür iradeye yer verdiler. Bu özgürlüğün doğası akarsu ile sembolize edildi. Bazen geçmişten akıntı o kadar güçlüdür ki önünde durmamaktan başka bir şey yapamazsınız ama akımın güçlü olmadığı zamanlar da vardır, bu anlarda suyun akışını istediğiniz yöne kolayca çevirebilirsiniz.
Bu suretle, kadere boyun eğen bir çaresizliği desteklemek yerine, Budist karma kavramı zihnin şimdi/burada bulunan özgürleştirici potansiyeline odaklandılar. Kim olduğunuz, nereden geldiğiniz, zihninizin şu an yapmakta olduğu şey ile ilgili niyeti kadar önemli değildir. Her ne kadar geçmiş şu an şahit olduğumuz sayısız eşitsizliğin nedeni olsa da, bizi biz yapan geçmişte elimizde olan kartlardan çok, şu an elimizde olan kartlardır. Kendi kaderimizi elimizdeki kartları nasıl oynamakta olduğumuzla belirleriz. Eğer acı çekiyorsanız, bu belirli karmik durumu sürekli besleyerek devam ettiren zararlı zihinsel alışkanlıkları bırakmaya çalışın. Acı çeken ve yardım edebilecek durumda olduğunuz kişilerin karmik geçmişlerinden ziyade, şimdi kullanabilecekleri karmik fırsatlara odaklanın.
Bir kişinin saygınlığının geçmişi ile değil de şimdi yaptığı edimleri ile şekillendiği fikri, Hindistan'daki geleneksel kast sisteminin yüzünde tokat gibi patladı. Buda'nın işaret ettiği gibi, bir brahman ancak gerçekten usta bir niyetle hareket ederse üstün bir insan olabilirdi, sırf bir brahman rahminden geldiği için değil.
Budistlerin kast sistemine saldırmaları, ve bunun ırkçılık karşıtı çağrışımları bize acayip ve hoş gelebilir. Ama burada kaçırdığımız nokta, budist karma kavramının, bizim geçmişimiz ve geldiğimiz yerle ilgili - ırkımız, etnik kökenimiz, cinsiyetimiz, sosya ekonomik durumumuz, cinsel tercihlermiz gibi kendi kastlarımıza, modern kabilelerimize de aynı şekilde saldırdığıdır. Biz, kendi cemaatimizin imajı ile gurur duymak için çok büyük çaba harcarız. Budist olduğumuzda bile cemaatimiz önce gelir ve bizi onurlandıracak bir budizm talep ederiz.
Fakat, karma açısında nereden geldiğimiz geçmiş karmadır, üzerinde herhangi bir kontrolümüz yoktur. Ne olduğumuz, maharetsiz, beceriksiz niyetimizi açıklamak için en iyi ihtimalle belirsiz, en kötü ihtimalle zararlı bir bahanedir. Bir cemaatin değeri sadece ve sadece üyelerinin ustalıklı edimlerinde yatar. Kendi cemaatimizde iyi insanlar olsa da onların karmaları, onlara aittir, bize değil. Ve tabii ki her cemaatin çürük elmaları vardır. Bu nedenle cemaatimiz ile ilgili kafamızdaki efsaneler, büyüklenmeler kırılgandır. Kırılgan herhangi bir şeye tutunmak ise büyük miktarda ihtiras ve yanılgı gerektirir, bu da kaçınılmaz olarak ilerde daha fazla maharetsiz edime neden olacaktır.
Kısaca Budist karma öğretisi, geçmişten gelen bir acayiplik değil, kendi kültürümüz içindeki temel değerlere dürtü ve kusurlara yönelik bir meydan okumadır. Ne zamanki kendi değerimizi geçmişimizde ve ait olduğumuz cemaatimizde aramayla ilgili takıntımızı bırakıp, edimlerimizde ve niyetimizde aramaya başlarız, işte o zaman, Budist anlamı ile , karmanın nimetlerinde tam anlamıyla yararlanmaya başlarız.
Karma, Thanissaro Bhikkhu. Access to Insight, 5 Haziran 2010
Provenance:
©2000 Thanissaro Bhikkhu.
Transcribed from a file provided by the author. This Access to Insight edition is ©2000–2010.
Terms of use: You may copy, reformat, reprint, republish, and redistribute this work in any medium whatsoever, provided that: (1) you only make such copies, etc. available free of charge; (2) you clearly indicate that any derivatives of this work (including translations) are derived from this source document; and (3) you include the full text of this license in any copies or derivatives of this work. Otherwise, all rights reserved. For additional information about this license, see the FAQ.
Ama karma kelimesinin günlük hayatımızda kullandığımız çağrışımlarına baktığımızda, kelime ile ilgili bir anlam kargaşası ile karşı karşıya kalıyoruz. Birçok Amerikalının gözünde karma kader gibi çalışıyor: kötü kader, bir şekilde sorumlu olduğumuz ve karşısında çaresiz kaldığımız, geçmişimizden gelen açıklanamaz, değiştirilemez bir güç. "Sanırım benin karmamın sonucu bu", kader vurduğunda, çaresizce başlarına geleni kabul etmekten başka çareleri yokmuş gibi insanların bu şekilde iç geçirdiklerini çok duydum. Aslında bu kelimelerdeki kadercilik, karma kavramının birçok insana itici gelmesinin en önemli nedeni. Sanki karma statükoyu, her türlü eşitsizliği ve acıyı mazur göstermeye yarayan bir mit gibi anlaşılıyor: "eğer fakirse, karmasından dolayıdır", "eğer tecavüze uğramışsa, karmasından dolayıdır" vs. vs. Böyle bakınca karma sanki başına kötü bir şey gelen kişi başına geleni hakketmiş, yardımı da hak etmiyor demenin kısa yolu gibi duruyor.
Bu yanlış anlamanın temel nedeni Budist karma kavramının batıya, Budist olmayan karma kavramı ile hemen hemen aynı anda gelmiş olması. Birçok Asya kökenli karma kavramı kaderci olsa da, erken Budist karma konsepti hiçbir şekilde kaderci değildi. Aslında eğer karma hakkındaki eski Budist görüşlerine bakarsak, bunların geçmiş ile ilgili efsanelere birçok modern Amerikalıdan çok daha az önem verdiklerini görürüz.
Erken Budistler için karma lineer değildi ve karmaşıktı. Diğer Hint kökenli öğretiler karmanın basit düz bir çizgi üzerinde çalıştığına, geçmişte yapılan şeylerin bugün başa gelen şeylere sebep olduğuna, bugün yapılanların ise gelecekte başa geleceklere sebep olacağına inanıyorlardı. Sonuç olarak da düşüncelerinde, özgür irade için çok az yer kalıyordu. Budistler ise karmanın çoklu bir geri besleme döngüsü şeklinde hareket ettiğini gördüler. "Şimdi"nin hem geçmişten gelen hem de şimdi, şu anda yapılan edimlerce şekillendiğini, şimdi yapılan edimlerin sadece geleceği değil hemen yapıldıkları anı şekillendirdiğini, dahası şimdiki edimlerin illa ki geçmişte yapılan edimlerce şekillenmediğini gördüler. Başka bir deyişle, karma anlayışlarında, alanı geçmiş edimlerce sınırlansa da özgür iradeye yer verdiler. Bu özgürlüğün doğası akarsu ile sembolize edildi. Bazen geçmişten akıntı o kadar güçlüdür ki önünde durmamaktan başka bir şey yapamazsınız ama akımın güçlü olmadığı zamanlar da vardır, bu anlarda suyun akışını istediğiniz yöne kolayca çevirebilirsiniz.
Bu suretle, kadere boyun eğen bir çaresizliği desteklemek yerine, Budist karma kavramı zihnin şimdi/burada bulunan özgürleştirici potansiyeline odaklandılar. Kim olduğunuz, nereden geldiğiniz, zihninizin şu an yapmakta olduğu şey ile ilgili niyeti kadar önemli değildir. Her ne kadar geçmiş şu an şahit olduğumuz sayısız eşitsizliğin nedeni olsa da, bizi biz yapan geçmişte elimizde olan kartlardan çok, şu an elimizde olan kartlardır. Kendi kaderimizi elimizdeki kartları nasıl oynamakta olduğumuzla belirleriz. Eğer acı çekiyorsanız, bu belirli karmik durumu sürekli besleyerek devam ettiren zararlı zihinsel alışkanlıkları bırakmaya çalışın. Acı çeken ve yardım edebilecek durumda olduğunuz kişilerin karmik geçmişlerinden ziyade, şimdi kullanabilecekleri karmik fırsatlara odaklanın.
Bir kişinin saygınlığının geçmişi ile değil de şimdi yaptığı edimleri ile şekillendiği fikri, Hindistan'daki geleneksel kast sisteminin yüzünde tokat gibi patladı. Buda'nın işaret ettiği gibi, bir brahman ancak gerçekten usta bir niyetle hareket ederse üstün bir insan olabilirdi, sırf bir brahman rahminden geldiği için değil.
Budistlerin kast sistemine saldırmaları, ve bunun ırkçılık karşıtı çağrışımları bize acayip ve hoş gelebilir. Ama burada kaçırdığımız nokta, budist karma kavramının, bizim geçmişimiz ve geldiğimiz yerle ilgili - ırkımız, etnik kökenimiz, cinsiyetimiz, sosya ekonomik durumumuz, cinsel tercihlermiz gibi kendi kastlarımıza, modern kabilelerimize de aynı şekilde saldırdığıdır. Biz, kendi cemaatimizin imajı ile gurur duymak için çok büyük çaba harcarız. Budist olduğumuzda bile cemaatimiz önce gelir ve bizi onurlandıracak bir budizm talep ederiz.
Fakat, karma açısında nereden geldiğimiz geçmiş karmadır, üzerinde herhangi bir kontrolümüz yoktur. Ne olduğumuz, maharetsiz, beceriksiz niyetimizi açıklamak için en iyi ihtimalle belirsiz, en kötü ihtimalle zararlı bir bahanedir. Bir cemaatin değeri sadece ve sadece üyelerinin ustalıklı edimlerinde yatar. Kendi cemaatimizde iyi insanlar olsa da onların karmaları, onlara aittir, bize değil. Ve tabii ki her cemaatin çürük elmaları vardır. Bu nedenle cemaatimiz ile ilgili kafamızdaki efsaneler, büyüklenmeler kırılgandır. Kırılgan herhangi bir şeye tutunmak ise büyük miktarda ihtiras ve yanılgı gerektirir, bu da kaçınılmaz olarak ilerde daha fazla maharetsiz edime neden olacaktır.
Kısaca Budist karma öğretisi, geçmişten gelen bir acayiplik değil, kendi kültürümüz içindeki temel değerlere dürtü ve kusurlara yönelik bir meydan okumadır. Ne zamanki kendi değerimizi geçmişimizde ve ait olduğumuz cemaatimizde aramayla ilgili takıntımızı bırakıp, edimlerimizde ve niyetimizde aramaya başlarız, işte o zaman, Budist anlamı ile , karmanın nimetlerinde tam anlamıyla yararlanmaya başlarız.
Karma, Thanissaro Bhikkhu. Access to Insight, 5 Haziran 2010
Provenance:
©2000 Thanissaro Bhikkhu.
Transcribed from a file provided by the author. This Access to Insight edition is ©2000–2010.
Terms of use: You may copy, reformat, reprint, republish, and redistribute this work in any medium whatsoever, provided that: (1) you only make such copies, etc. available free of charge; (2) you clearly indicate that any derivatives of this work (including translations) are derived from this source document; and (3) you include the full text of this license in any copies or derivatives of this work. Otherwise, all rights reserved. For additional information about this license, see the FAQ.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder