Budizm inancına göre, bir insanın yeniden doğuşu, yani anne karnında embriyonun oluşması için 3 temel faktör gereklidir: yumurta, sperm ve suttalarda mecazi olarak "can" diye adlandırılan karma-enerjisi (karma-vega). Bu karma-enerji ölmekte olan bir birey tarafından yayılır. Anne ve baba sadece embriyon için gerekli fiziksel materyali sağlarlar. Karakteristik özellikleri açısından, embriyonda gizli eğilimler ve melekeler Buda'nın öğretilerine göre şöyle açıklanabilir: Ölen birey, tam öldüğü anda karma enerjisi neşreder. Bu enerji, parlayan bir ışık gibi, gebe bir rahme çarpar. Böylece, yumurta, sperme ve kendilerine çarpan karma-enerji, embriyon hücresi olarak rahme çöker.
Bu süreç, konuşma yoluyla üretilen hava titreşimlerinin çalışmasına benzer, bu titreşim başka birinin kulağındaki akustik alıcılara çarparak tamamen öznel bir "ses" üretir. Bu esnada transfer edilen "ses" duyusu değildir, transfer edilen hava titreşimi şeklinde bir enerjidir. Aynı şekilde, ölen birey tarafından salınan karma enerjisi, ebeveynler tarafından teçhiz edilen materyalden embriyon üretir. Bu proseste gerçekten bir varlık, ya da ruh, transfer edilmez, sadece karma-enerji transfer edilir.
Bu yüzden şu anki canlı-süreç (upapatti-bhava) doğum öncesi karma-sürecinin somutlaştırılmasıdır ve ilerideki canlı-süreç bugünkü karma-sürecinin somutlaştırılması olacaktır. Böylece, aslında bir yaşamdan diğerine göçen hiçbirşey yoktur. Ve egomuz dediğimiz şey gerçekte bu sürekli var olup yok olan değişim sürecidir. Bu süreç an be an, gün be gün, yıl be yıl, yaşam be yaşamı sürer. Okyanusun yüzeyinde hareket eden ve dalga dediğimiz varlık nasıl sürekli yükselip alçalan yeni su kütleleri ise ve aslında suyun yüzeyinde hareket eden dalga diye bir varlık yok ise, Samsara okyanusunda da hareket eden ego diye kalıcı bir varlık yoktur, sadece ve sadece sürekli devinim halinde bir enerji akışı vardır.
Bu yeniden doğuş kanunu sadece Abhidhamma Pitaka'da bahsedilen bilinçaltı yaşam-akımı (Pali dilinde bhavanga-sota) ile anlaşılabilir. Yeniden doğuş, karma, önceki hayatların hatırlanması, vs. gibi çeşitli Budist doktrinlerin anlaşılması açısından bilinçaltı yaşam-akımının temel önemi Batılı bilginler taranından henüz tam anlamıyla anlaşılmış değil. Bilinçaltı yaşam-akımı terimi, Jung ve modern psikologların bilinçaltı dedikleri şeyle aynıdır. Tabii burada Hristiyan öğretisindeki ölümsüz ruh gibi bir varlığa herhangi bir referans yoktur. Bu bilinçaltı yaşam-akımı tüm yaşamın ön koşuludur. Onun içinde, tüm izlenim ve tecrübeler depolanır, ya da daha iyi bir deyişle, bilinçten tamamen saklı olarak geçmişin görüntüleri, hatıraları akar durur. Bu hatıralar her ne kadar bilinç için tamamen gizli olsalarda, rüyalarda sınırı geçerler ve kendilerini bilince açarlar.
Bu süreç, konuşma yoluyla üretilen hava titreşimlerinin çalışmasına benzer, bu titreşim başka birinin kulağındaki akustik alıcılara çarparak tamamen öznel bir "ses" üretir. Bu esnada transfer edilen "ses" duyusu değildir, transfer edilen hava titreşimi şeklinde bir enerjidir. Aynı şekilde, ölen birey tarafından salınan karma enerjisi, ebeveynler tarafından teçhiz edilen materyalden embriyon üretir. Bu proseste gerçekten bir varlık, ya da ruh, transfer edilmez, sadece karma-enerji transfer edilir.
Bu yüzden şu anki canlı-süreç (upapatti-bhava) doğum öncesi karma-sürecinin somutlaştırılmasıdır ve ilerideki canlı-süreç bugünkü karma-sürecinin somutlaştırılması olacaktır. Böylece, aslında bir yaşamdan diğerine göçen hiçbirşey yoktur. Ve egomuz dediğimiz şey gerçekte bu sürekli var olup yok olan değişim sürecidir. Bu süreç an be an, gün be gün, yıl be yıl, yaşam be yaşamı sürer. Okyanusun yüzeyinde hareket eden ve dalga dediğimiz varlık nasıl sürekli yükselip alçalan yeni su kütleleri ise ve aslında suyun yüzeyinde hareket eden dalga diye bir varlık yok ise, Samsara okyanusunda da hareket eden ego diye kalıcı bir varlık yoktur, sadece ve sadece sürekli devinim halinde bir enerji akışı vardır.
Samsara |
budizmin her şeyi iyi hoş da bu yeniden doğuş muhabbeti olmamış. buda'nın kendisi zaten hindu dinlerinin etkisi altında olduğundan reenkarnasyonu bir gerçek olarak kabul etmiş. sadece yeniden yorumlamış. görüdüğüm kadarıyla budizmdeki inançların bir kısmı buda'nın kendi çabasıyla ulaştıkları. bir kısmı da hindu dinlerinden girenler.
YanıtlaSilOlabilir, zaten o nedenle sizin sagduyunuza ve daha onemlisi kalbinize hitap etmeyen taraflarini takip etmeyin der Buda, Dukkha'dan kurtulus amacindan sapmadiginiz surece sadece istediginiz kadar kismini kabul edebilirsiniz.
YanıtlaSil